Mimarlık Yüksek Lisans Programı / Architecture Master's Degree Program
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Gözat
Konu "architecture" bazında Mimarlık Yüksek Lisans Programı / Architecture Master's Degree Program gözat
Şimdi gösteriliyor 1 - 7 / 7
Sayfa başına sonuç
Sıralama Seçenekleri
- YayınAçık ErişimForm production process in digital architecture: Thinking, modelling and fabrication(İstanbul Kültür Üniversitesi / Fen Bilimleri Enstitüsü / Mimarlık Anabilim Dalı, 2007-05) Hadia, Hatem Ahmed Ali; Esra FidanoğluBilgisayar teknolojileri ve bilgisayar-destekli-tasarım (CAD)/ bilgisayar-destekli-imalat (CAM) teknolojilerinin gelişimiyle, mimari tasarımda sayısal araçların kullanımı artmıştır. Sayısal araçlar artık yalnızca iki boyutlu çizim ya da sunuş ile sınırlı değillerdir; tasarımda düşünmeye ve üretime yardım edebilen araçlar haline gelmişlerdir. Bu araçların doğuşu, çok karmaşık biçimlerin yakın zamana kadar oldukça zor olan üretimlerini ve inşasını olanaklı hale getirmek için yeni fırsatlar yaratmıştır. Bina tasarımı ve inşasında CAD/CAM teknolojilerinin başlamasıyla oluşan değişimin sonuçları, tasarım ile uygulama arasındaki tarihsel ilişki, yeni sayısal tasarım ve inşa işlemleri bağlamında bağlamında derinleşmektedir. Mitchell and McCullough [1995] a göre, sayısal teknolojinin yardımıyla tasarım, analiz ve inşa işlemlerinin birbirleriyle bütünleşmesi, tasarımcının henüz çizim yapma sürecinin başındayken tasarımlama ile üretme arasında oluşan uçurumu yok etmesini sağlanmaktadır. Çalışmada, özellikle sayısal mimarlıkta biçim üzerine yoğunlaşmak üzere, geçen yüzyılda mimari biçimin gelişiminin izini sürmek amaçlanmaktadır. Yakın zamanda sayısal mimarlıkta gündemde olan düşünceler, yöntemler ve tasarımlama işlemleri araştırılmakta; aynı zamanda teknolojinin bugünün mimarlığı üzerindeki etkileri göz önünde bulundurulmaktadır. Tezimizde sayısal mimarlıkta biçim üzerine çalışılmasının pek çok nedeni bulunmaktadır. Öncelikle, mimarlık alanında gelişim, üç boyutlu modelleme ve zihinde canlandırmaya dayalı yeni yöntemler ve tasarım teknikleri üzerinden kavranabilmektedir. Bu yöntemlerin gelişimi yaratma, algılama, anlatma ve mimari biçimi oluşturma yeteneklerimizi arttırmaktadır. ?kinci olarak, bilgisayar teknolojisinin mimarlıktaki rolü büyük önem kazanmakta ve fiziksel üretime/inşaya farklı bir yaklaşım oluşturmada öncülük etmektedir; bu nedenle bu bağlamda çalışma, teknoloji ile üretim arasındaki ilişkiyi yeniden şekillendirmektedir. Son olarak, her şeyin üzerinde, sayısal tasarım işlemlerini tanımlamak, tasarımlama ve uygulama arasındaki uçurum nedeniyle bazı tasarımcılar, mühendisler ve hatta eğitimli mimarlar için hala bir şekilde belirsizlik taşımaktadır. Bu nedenle, tez çalışmamız, sayısal biçimin tasarımı ile uygulaması arasındaki uçurumu azaltmaya yönelik olarak ilk aşamadan uygulama aşamasının sonuna kadar tüm aşamaları düzenli bir şekilde açığa çıkartmaktadır. Bu araştırmada, düşünceden başlamak üzere uygulamaya kadar sayısal teknolojilerin teknikleri kullanılarak, mimari biçime ait işlemlerin anlaşılması amaçlanmaktadır. Örnek olarak; mimarlıkta biçimi geliştirmeye yönelik çalışan çağdaş mimarların yeni düşünceleri üzerine çalışma, biçimi ve her tür karmaşık biçimin inşa edilmesini mümkün kılan sayısal mimarlığın yardımını net olarak tanımlayacaktır. Böylece; araştırmamız, her tür sayısal biçimin yaratılmasında kullanılan araç ve yöntemlerin anlatılmasıyla, aynı zamanda biçimin inşa edilmesini mümkün kılan sayısal üretim işlemlerinin özetlenmesiyle sona erecektir. Tezimiz, farklı bakış açıları bağlamında biçim üzerinde yoğunlaşmaktadır; ilki mimari biçimin önemi ve temel elemanlarının çalışılmasıdır. ?kinci olarak yeni kavramların, yöntemlerin ve tekniklerin mimarlık bağlamında anlaşılması çalışılacaktır. Üçüncü olarak; sayısal tasarım araçları tasarım ve uygulama bağlamında sınıflandırılacaktır. Daha sonra sayısal uygulama işlemi incelenecektir. Son olarak, farklı mimarlara ait yeni düşünce ve projeler incelenerek sayısal biçimin uygulanmasına ait bütünsel bir görüş elde edilmesi sağlanacaktır. Anahtar kelimeler: CAD/CAM, sayısal mimarlık, sayısal biçim, mimarlıkta bilgisayar teknikleri, sayısal tasarım araçları, sayısal tasarım yöntemleri, sayısal zincir, -CNC? bilgisayar sayısal denetimi, -RP? hızlı prototipleştirme, sayısal üretim.
- YayınAçık ErişimHaseki Külliyesi ve çevresi için koruma ve sağlıklaştırma önerisi(İstanbul Kültür Üniversitesi / Fen Bilimleri Enstitüsü / Mimarlık Anabilim Dalı, 2012-01) Ürk, Gökçe; Elif Mıhçıoğlu BilgiBu tez çalışması, Haseki Külliyesi ve çevresindeki tarihi alan için koruma ve sağlıklaştırma önerisidir. Yapılan bu çalışma kapsamında, İstanbul Tarihi Yarımada'da bulunan Haseki Bölgesi ve daha detaylı olarak incelenen çalışma alanının fiziksel ve sosyal sorunları irdelenerek, onlara çözümler üretilmesi amaçlanmaktadır. Bizans ve Osmanlı'nın tarihi izlerini taşıyan Haseki Bölgesi'nde, tarihi çevrenin daha iyi korunması, yaşatılması hedeflenmekte, bunun ötesinde koruma önerilerinin getirildiği bir çalışma ile bölgenin özgün niteliklerinin ve kimliğinin ortaya çıkarılmasına çalışılmaktadır. Koruma Projesi, üç aşamada ele alınmıştır. İlk aşama 'analiz', ikinci aşama 'değerlendirme' ve üçüncü aşama ise 'öneri'den oluşur. Çalışma alanında, Haseki Külliyesi ve Cerrah Paşa Cami odaklı projeler yapılmış ve ileriye yönelik önerilerde bulunulmuştur. Anahtar Kelimeler: Haseki, tarihi çevre, koruma, sağlıklaştırma
- YayınAçık Erişimİstanbul, Samatya'da tarihi çevre koruma(İstanbul Kültür Üniversitesi / Fen Bilimleri Enstitüsü / Mimarlık Anabilim Dalı, 2011-10) Gündoğan, Zeynep; Nur AkınTarihi Bizans dönemine kadar uzanan Samatya, Ermeni, Rum ve Müslüman halkın yıllar boyu bir arada yaşadığı ve bu grupların kendi kültürel özellikleri ve yaşam tarzlarıyla özgün bir mimari biçim yarattıkları kozmopolit bir yerleşmedir. 5. yüzyıldan başlayarak İstanbul için önemli bir bölge olan semt, esas gelişimini 19. yüzyılda tamamlayarak en parlak dönemini yaşamıştır. İstanbul'un Fatih ilçesine bağlı semtlerinden biri olan Samatya, geçmişi eskiye dayanan ve tarihi yarımadadaki diğer orta halli Gayrimüslimlerin yerleştiği Fener, Balat gibi bölgelerle fiziksel ve sosyal çevre özellikleri açısından ortak bir mimari dil oluşturmaktadır. Bölgede yaşayan kozmopolit halk, cami, kilise, hamam, okul ve çeşmeler çevresinde, dar parseller üzerine 2-3 katlı kâgir konutlar inşa etmiştir. Semt, 1960'lardan sonra Ermeni ve Rum nüfusun bölgeyi terk etmesiyle nitelik değiştirmiş ve Anadolu'dan gelen düşük gelirli halka ev sahipliği yapmaya başlamıştır. Günümüze gelinceye dek pek çok değişime uğrayan semtin, İstanbul'un diğer tarihi bölgelerine oranla, tarihsel niteliklerini fazla koruyabildiği söylenemez. Var olan tarihsel özellikleri koruyarak, günümüz koşulları ve bölgenin gereksinimleri doğrultusunda Samatya bölgesinin sıhhileştirilmesini amaçlayan bu tezde, Samatya bölgesinin yeri, konumu ve coğrafi özelliklerine yer verilmekte ve bölgenin özellikleri anlatılmaktadır. Bu bağlamda kaynaklarda 5. yüzyıldan başlayarak öneminden söz edilen, 17-18. yüzyıllar arasında gelişim gösteren ve 19. yüzyılda da en parlak dönemini yaşayan Samatya semtinin tarihi süreç içindeki fiziksel, sosyo-kültürel ve ekonomik gelişimi ile ilgili analiz ve değerlendirme çalışmaları gerçekleştirilmiştir. Bölge içinde, üzerinde daha detaylı bir biçimde çalışılabilmek için seçilen çalışma alanının mimari özellikleri, anıtsal yapıları ve sivil mimarlık örnekleriyle birlikte incelenmiş, fiziksel yapıda meydana gelen değişimler ortaya konmuştur. Bu bağlamda ayrıntılı bir biçimde çalışılmak üzere seçilen Pulcu Sokak'taki mevcut durumun ortaya koyulması ve daha ayrıntılı koruma ve sağlıklaştırma önerileri geliştirilmesi, semt için önerilen koruma yaklaşımının daha iyi kavranmasını sağlamaktadır. Tez kapsamında, bölgenin giderek yok olan tarihi özelliklerinin saptanması ve bu özellikleri koruyan bir sıhhileştirme projesinin hazırlanması amaçlanmıştır. Çalışmada, bölgenin taşıdığı kültürel ve tarihi özellikler günümüz koşulları ve yörenin gereksinimleri çerçevesinde değerlendirilerek, bölgenin çağdaş bir görüntüye kavuşması için öneriler hazırlanmıştır.
- YayınAçık ErişimKamusal alan kavramının değışımının büyükdere aksı üzerınden ıncelenmesı(İstanbul Kültür Üniversitesi / Fen Bilimleri Enstitüsü / Mimarlık Anabilim Dalı, 2010-05) Gülserin, Fatma Ceyda; Hakkı YırtıcıKamusal alan kavramı tarih boyunca değişime uğramıştır. Tarihsel perspektifine baktığımızda kavram ilk olarak `eşit ve benzer insanların ortak çıkarlar doğrultusunda biraraya gelmeleri' şeklinde tanımlanmıştır. 18. yüzyıl aydınlanma dönemiyle birlikte `ortak alan' ve `toplumsal katılım' paydalarında buluşan anlamlar kazanmıştır. Kentin ve toplumun yansımasını oluşturan kamusal alan modernleşmenin ve kapitalizmin etkisiyle kenti dönüştürmek ve yeniden biçimlendirmek için birer araç durumuna dönüşmüştür. Kamusal alana yüklenen bu işlev, kavramın çözülmesine ve kamusal-özel ayrımının sınırlarının değişmesine neden olmuştur. Savaş sonrası dönemde kapitalizmin içine girdiği krizin ardından tüm dünyada üretimin ve mekânsal örgütlenmenin yeniden yapılandırıldığı küreselleşme dönemi etkilerini radikal bir biçimde göstermeye başlamıştır. Kentler kendi dinamikleri ve potansiyelleri ile bu süreç içerisinde yer alabilmek için gerekli bir takım mekânsal değişimler geçirmiştir. Neoliberal politikalar çerçevesinde yaşanan bu mekânsal değişimler sınıfsal katmanlaşmanın ve toplumsal ayrışmanın daha da belirginleşmesine neden olmuştur. Toplumsal ayrışmanın mücadelesinin mekânsal örgütlenme üzerinden yapılması yeni bir kamusallık yaratmıştır. Çalışma alanı Büyükdere Aksı üzerinden günümüzdeki kamusal alan durumuna bakıldığında Levent Konut Bölgesi, Merkezi İş Alanı ve Çeliktepe Bölgesi kendi içlerinde benzer fakat birbirinden farklı sosyal grupların paylaştığı çeşitli kamusallıklar tariflemekte ve neoliberal politikalar çerçevesinde parçalı bir bütünlük üstünden kurulan alansal ilişkiler beraberinde `parçalı kamusal alanı' oluşturmaktadır.
- YayınAçık ErişimŞehzadebaşı çevresinin kentsel gelişimi ve alan için koruma önerisi(İstanbul Kültür Üniversitesi / Fen Bilimleri Enstitüsü / Mimarlık Tarihi Anabilim Dalı / Restorasyon Bilim Dalı, 2011-08) Çevik, Ömer Furkan; Ege Uluca Tümerİstanbul kurulduğu dönemden günümüze kadar, coğrafi ve stratejik özellikleri sebebiyle önemini ve değerini korumuştur. Kentin, uzun yıllar boyunca sınırları içerisinde kaldığı Tarihi Yarımada ise, 19. Yüzyıla kadar idari işlevlerin ve buna bağlı sosyal hayatın yoğunlaştığı bölge olarak, birçok farklı tarihi ve kültürel değeri bir arada barındırmaktadır. Kültür varlıklarının büyük yoğunlukta olduğu bu alanda bulunan, tarihsel çevre değerlerinin korunarak gelecek kuşaklara aktarılması, İstanbul'un öncelikli konuları arasındadır. Çalışma alanı olarak seçilen ve Tarihi Yarımada'nın merkezinde yer alan Şehzadebaşı Bölgesi, Cumhuriyet Dönemi'nin çeşitli dönemlerinde önemli kentsel değişimlerden etkilenmiştir ve bugün de, bir kentsel dönüşümün içindedir. Bizans Dönemi'nde yapılan ve günümüzde Bozdoğan Kemeri olarak adlandırılan Valens Su Kemeri, 9-10. Yüzyıla tarihlenen bir Bizans Kilisesi olan Kalenderhane Cami, 16. yüzyılda Mimar Sinan'ın önemli külliyelerinden Şehzade Mehmet Külliyesi ve 18. Yüzyıla ait Damat İbrahim Paşa Külliyesi gibi önemli anıtların bulunduğu bölge, günümüz şartlarında da topografik, ekonomik ve sosyal yönlerden önemli bir alandır. Gerek 20. Yüzyıl ortalarında yapımı gerçekleştirilen yollar, gerek alanın sınırlarına 20. Yüzyılda eklenen, bölgenin ölçeğini değiştiren Belediye, Vezneciler Yurdu ve İstanbul Üniversitesi binaları, bölgeyi, kentten kopararak yalnızlaştırmış ve daha önce burada bulunan konut işlevini zayıflatmıştır. Günümüz koşullarında, bölgede yer alan geleneksel konutlar ve camiler dışındaki külliye yapıları uygunsuz kullanım sorunlarıyla karşı karşıyadır. Şehzadebaşı Bölgesi'nin günümüzdeki fiziksel koşullara ulaşma sürecinde geçirdiği aşamaların irdelenmesi ve alanın çevre niteliklerinin iyileştirilmesi için öneriler geliştirilmesi, bu tezin amacını oluşturmuştur. Bu amaçla, bölgenin mevcut fiziki, sosyal ve ekonomik yapısını ortaya koymak için Şehzadebaşı Bölgesi'nde yapılan gözlemler, analizler, sosyal anket çalışmalarının verilerinden yararlanılmıştır. Direklerarası, özellikle Osmanlı Devleti'nin son yüzyılında, kentin kültür ve eğlence hayatına önemli katkılarda bulunmuştur. Dini yapı ile eğlence işlevinin yan yana bulunması, bölgeye bu dönem içerisinde çok farklı bir karakter kazandırmıştır. Direklerarası'nın da önemli bir yer tuttuğu bu inceleme ve araştırma çalışmaları sonucu, Şehzadebaşı Bölgesi'nin mimari değerleri, sorunları, potansiyelleri ortaya konulmuş ve bunlara bağlı koruma önerileri geliştirilmiştir.
- YayınAçık ErişimUrban predicaments in Derna city(İstanbul Kültür Üniversitesi / Fen Bilimleri Enstitüsü / Mimarlık Anabilim Dalı, 2007-02) Sasi, Eman Atai; Koray GökanGeçtiğimiz yirmi yıl boyunca, birçok Arap ülkesi eski ve yeni şehir yapılarının bina yapılarında uyuşmazlık yaşamıştır ve bu büyüme eski ve yeni yapıların entegrasyonu arasındaki farkın oluşmasına neden olan çeşitli bina karakteristiklerinde kendini gösterdi. Bu bütün yapılara özel sorunlar yarattı. Bu çalıma, Derna şehri ve eski ve yeni yapılar üzerinde ve aynı zamanda şehrin geçirdiği farklı gelişim dönemlerinde takip eden sorunlar üzerinde odaklanmaya çalışmaktadır. Bu nedenle, bu çalışma eski yapıyla ilgili sorunlar üzerine özel bir çalışmaya bölündü ve devamında diğer Arap ülkelerindeki benzer noktalara dayalı eski binaların tanımlayıcı sunumu yapıldı. Bu, açık bir bina tablosunu ve en önemli sorunlarını ortaya çıkarmak amacıyla yapıldı. Bununla birlikte, kaybını engellemek gereken kültürel bir miras olarak kabul edilen bu eşsiz bina yapısını korumaya çağıran eski ve mevcut en önemli teorileri ortaya koymak amacındadır. Bu çalışmanın ikinci bölümü, yeni yapıda bulunan, şehir sorunlarına giriş olarak kullanılacak olan Derna'daki şehir planlama sürecinin sunumu ile başlamaktadır. Bu bölüm Derna şehrinde meydana gelen şehir gelişiminin ilk ve ikinci aşamalarını kısaca sunuyor. Bu çağdaş şehirlere açık bir bakış sunmaya yardımcı oluyor. Arap ülkelerinde de benzer noktalara rastlanan Libya şehirlerinde bulunan planlama sorunlarına genel bir bakış, şehrin temel çıkmazlarını belirlemeden önce sunuldu. Bu, çalışmanın umduğu sonuçlara ulaşmaya ve temel çıkmazları belirlemeye yardımcı olmaktadır. Yani bu problemlerin nedenlerini, zaman içerisinde artışını belirleyip bu sorunları sınırlandırabilecek veya meydana gelişlerini azaltacak bazı tavsiyeler sunmaktadır.
- YayınAçık ErişimYüksek yapıların taşıyıcı sistemleri ve mimari tasarımla olan etkileşimi(İstanbul Kültür Üniversitesi / Fen Bilimleri Enstitüsü / Mimarlık Anabilim Dalı, 2013-09) Balcı, Sevgi Baysal; Esin KasapoğluYüksek yapı teknolojilerindeki hızlı gelişmeler ülkeleri her geçen gün daha da yükseğe çıkmaya heveslendirmektedirler. Günümüzde birer prestij ve güç simgesi haline gelen yüksek yapılar; bu süreçte ciddi tasarımsal ve strüktürel gelişmeler yaşamaktadır. Yüksek yapılar tasarlanırken taşıyıcı sistemlerle olan etkileşimlerinin önemi her geçen gün, özellikle iddialı yüksekliklerde artmaktadır. Bu çalışmada yüksek yapıların taşıyıcı sistemleri ile mimari tasarımları arasındaki ilişkinin gelişimi ele alınmıştır. Yüksek yapıların taşıyıcı sistemleri; tarihsel süreçleri ve sınıflandırılmaları ile birlikte ele alınarak oluşturulan, genel bir sınıflandırma çerçevesinde incelenmiştir. Bu taşıyıcı sistemler ayrıntılı olarak ele alınmış, uygulanmış örnekler üzerinden mimari tasarımla olan ilişkileri değerlendirilmiştir. Mimarlar ile diğer disiplinler arasındaki ilişkinin, özellikle de strüktürel tasarımla olan ilişkisinin, daha gelişmiş bir seviyeye nasıl çıkarılabileceği araştırılmıştır. Bu çerçevede, mevcut lisans düzeyindeki eğitim sisteminden başlayarak disiplinler arası ortak bir dil oluşturulması için ortak çalışmalar yapılması önerilmektedir. Bu amaçla hazırlanan çalışma 5 bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde; çalışmanın amacı ve kapsamı anlatılmıştır. İkinci bölümde; yüksek yapı kavramının ne olduğu belirlenerek yüksek yapıların tarihsel süreçleri ele alınmıştır. Ayrıca, yüksek yapıların istatistiksel olarak verileri toplanarak grafik haline getirilerek sunulmuştur. Üçüncü bölümde; yüksek yapılardaki taşıyıcı sistemler ele alınmıştır. İlk olarak taşıyıcı sistemlerin tasarımının kısa bir tarihsel süreci ile beraber, ilgili kaynaklarda bu sistemlerin sınıflandırmalarının tarihsel gelişimi ele alınarak incelenmiştir. Daha sonra ise; yüksek yapılara etkiyen yükler ve yüksek yapıların taşıyıcı sistemlerinin çalışma ilkelerinin ayrıntılı bir tanımı yapılmıştır. Dördüncü bölümde; bir önceki bölümde incelenen taşıyıcı sistemlerin uygulanmış örnekler üzerinden incelenmiş ve bu taşıyıcı sistemler ile bu yapıların mimari tasarımları arasındaki ilişki ortaya konmuştur. Sonuçların değerlendirildiği beşinci bölümde ise; incelenen örnekler üzerinden mimarlık ve strüktürel tasarımın doğurduğu olumlu ve olumsuz İlişkiler çerçevesinde öneriler geliştirilmiştir. Anahtar Kelimeler: Yüksek Yapılar, Taşıyıcı sistemler, Mimari tasarım, Strüktürel tasarım