Sanat Yönetimi Yüksek Lisans Programı / Art Management Master's Degree Program

Permanent URI for this collection

Browse

Recent Submissions

Now showing 1 - 5 of 35
  • Publication
    Open Access
    Sinema sanatında ikonik simgelerin göstergebilimsel çözümleme modeline örnek ve uygulama
    (İstanbul Kültür Üniversitesi / Lisansüstü Eğitim Enstitüsü / Sanat Yönetimi Ana Bilim Dalı / Sanat Yönetimi Bilim Dalı, 2021) Yıldız, Gökhan; Işıklar, Gülnur
    Göstergebilim, dildışı gösterge dizgelerini (sinema, müzik, mimari vb.) göstergenin nasıl kullanıldığı, kullanılan göstergeler ve göstergeler arasındaki ilişkilerden yola çıkarak çözümlemeye çalışır ve bu doğrultuda da anlamın nasıl oluşturulduğuyla ilgilenir. Sinema, hem dil göstergelerini hem de dildışı göstergeleri kullanan bir sanat dalıdır. Bu bağlamda sinema göstergebilimi, filmleri bir inceleme alanı olarak ele almakta ve filmlerin içinde yer alan göstergelerden yola çıkarak, filmlerin alt anlamını oluşturan göstergelerin nasıl işlediğini çözümlemeye çalışmaktadır. Disiplinlerarası bir bilim olan göstergebilim, sinemada üstü örtülü anlamları, dolaylı ya da doğrudan gerçekleştirilen anlatımları inceler ve göstergelerin yönetmen ya da senaryo yazarı tarafından nasıl oluşturulduğu ve filmdeki metaforik, metonomik, düz ya da yan anlamları üzerinde durur. Çalışmamızın amacı, sinema sanatı bağlamında, filmlerde yer alan göstergelerin, özellikle görsel ya da ikonik göstergelerin simgesel ve imgesel bağlamda Roland Barthes'ın film çözümlemeleri için önerdiği göstergebilimsel yöntem doğrultusunda incelemesini yapmaya çalışmaktır. Bu doğrultuda, öncelikle dil ve anlatı konusuna değinilecek, ardından göstergebilim ve özellikle görsel göstergebilim alanına önemli katkılar sağlamış olan Roland Barthes'ın yönteminden yararlanılarak; sinema göstergebilimi konusunda araştırma yapılacak. Barthes'ın göstergebilim yöntemi ışığı altında Goya'nın Hayaletleri, Kara Ölüm, Notre Dame'ın Kamburu, Gülün Adı, Agora gibi sinema dünyasında ikonik göstergeler açısından zengin olarak anılan filmlerde kullanılan görsel göstergelerin çözümlemesi yapılarak, karşılaştırmalı bir sonuca varılmaya çalışılacaktır.
  • Publication
    Open Access
    Türkiye'de Kadın Heykeltıraşlar 1900-1950 / Woman Sculptors In Turkey 1900-1950
    (İstanbul Kültür Üniversitesi / Lisansüstü Eğitim Enstitüsü / Sanat Yönetimi Ana Bilim Dalı / Sanat Yönetimi Bilim Dalı, 2020) Sokur, Büşra; Üstünipek, Mehmet
    Sanatsal yaratıcılığın doğasında kadın ya da erkek kimliğinin temel belirleyici unsur olmadığı ancak toplumsal cinsiyet rollerinin böyle bir ayrımı ortaya koyduğu anlaşılmaktadır. Kadının toplumsal kimliği, kadın sanatçı kimliğinin de ayrılmaz bir parçasıdır ve eril bir yapıya sahip sanat ortamı ve kurumları dahilinde var olma mücadelesini sorunsallaştırmaktadır. Bu çalışma kapsamında ele alınan coğrafya ve dönemin kültürel ve toplumsal kodları sanatın her alanında kadın sanatçı olmanın güçlüklerini belirgin bir şekilde ortaya koymaktadır. Bu doğrultuda Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemlerinde ve Cumhuriyet'in ilanını izleyen süreçte kadınların toplumsal konumunda önemli değişimler olmuştur. Aynı süreçte heykel sanatında da önemli gelişmeler yaşanmıştır. Özellikle sanat eğitimi veren ilk yüksekokul olan Sanayi- i Nefise Mektebi Âlisi'nin kurulması (1883) ve bu okulda eğitim alan ilk heykeltıraşların üretim ve sergi katılımlarıyla etkinleşmeleri dikkat çekicidir. Cumhuriyet'in ilanıyla birlikte değişen kültür politikaları, sanat ve sanat eğitimi alanındaki destekleri beraberinde getirmiş ve heykel sanatında da anıt heykel uygulamaları başta olmak üzere önemli gelişmeler yaşanmıştır. Kadınlar için sanat eğitimi alanında 1914 yılında İnas Sanayi-i Nefise Mektebi'nin kurulması en dikkat çekici gelişmedir. Burada öncelikle resim öğretmeni yetiştirmek üzere eğitim verilmekle birlikte İhsan Özsoy'un başında bulunduğu bir heykel atölyesi de bulunmaktadır. Okul, 1923 yılında SNMA ile birleşerek kadın ve erkekler birlikte eğitim almaya başlamış ve Cumhuriyet'in ilanından sonra Güzel Sanatlar Akademisi adını alan okulda daha iyi olanaklarda heykel eğitimi verilmeye başlanmıştır. 1933 Üniversite Reformu'yla birlikte GSA'nde de ülkeye davet edilen yabancı eğitmenler görev alırken heykel bölümünün başına getirilen Rudolf Belling heykel eğitiminde yenilikler yapmıştır. İSNM ile başlayarak okulun SNMA ile birleşip Güzel Sanatlar Akademisi kimliğini kazanması ve ardından Belling atölyesindeki eğitime uzanan süreçte Türkiye'de heykel sanatının öncü isimleri olan kadın sanatçılar yetişmiş, sergilere katılmış ve eserler üretmişlerdir. Birinci Dünya Savaşı başlangıcı olan 1914'ten 1950 yılına uzanan süreçte eğitim alarak etkin olmaya başlamış Mukbile Reşad, Rezan Ramiz Öker, Sabiha Bengütaş, Nermin Faruki, İraida Barry, Melek Ahmet, Edibe Subay, Zerrin Bölükbaşı, Mari Gerekmezyan, Türkan Tangör, Ayperi Balkan ve Mari Kaloyan Ertoran gibi öncü kadın heykeltıraşların kimi yaşamları boyunca etkinliklerini sürdürmüş olsa da pekçoğu heykel alanındaki üretimlerini 1950 sonrasında bırakmış ya da başka alanlara ağırlık vermiştir.
  • Publication
    Open Access
    Türk tiyatro tarihindeki yeri ve önemi açısından Ses Tiyatrosu'nun incelenmesi
    (İstanbul Kültür Üniversitesi / Lisansüstü Eğitim Enstitüsü / Sanat Yönetimi Ana Bilim Dalı / Sanat Yönetimi Bilim Dalı, 2020) Aydın, Miray; Parsehyan, Beste Gökçe
    Ses Tiyatrosu, Türkiye'de 1885 yılında sahne sanatlarının şekillenmeye başladığı bir dönem içerisinde kurulmuştur. Piyasa şartlarının henüz belirlenmediği ve gelişim göstermediği bu ortamda tiyatro topluluklarının izleyiciyle buluşmasına imkan sağlamıştır. Ses Tiyatrosu, sanatsal niteliğin değişim ve dönüşüm süreçlerini de deneyimlemiştir. Bu sebeple kurulduğu ilk tarihlerde bünyesinde sahnelenen, deneyimlenen içeriklerle amatör düzeyde yönetildiği görülmektedir. 1970 sonrası tiyatro kurumlarının artış göstermesiyle beraber kıymetli toplulukların Ses Tiyatrosu bünyesinde eserlerini sahnelemesi yönetim açısından bir takım kolaylıklar sağlamıştır. Yine de bu kolaylıklar kalıcı çözümleri doğurmamıştır. Ödenekli tiyatroların kurulduğu ardından özel tiyatroların çoğaldığı bu dönem içerisinde Türk tiyatrosunun yönetiminde belli eşitsizlikler baş göstermiştir. Türk tiyatrosu bünyesinde gelişen tüm kurumlara bakıldığında sanat yönetimi sürecinin öncelikli olarak siyasal ve ekonomik boyutuyla yürütüldüğü görülmüştür. Bu durum tiyatrolardaki repertuarların sanatsal niteliğinin zedelenmesine yol açmıştır. Ses Tiyatrosunun da ülke gündemi gereği bahsedilen örneklere maruz kaldığı görülmüştür. Türkiye gündeminin sosyo-kültürel dönüşümüyle sanatsal içeriklerin yön değiştirmesi, Ses Tiyatrosu'ndaki yönetim yapılanmasını da etkilemiştir. 1989 yılından itibaren günümüze değin Ferhan Şensoy yönetimindeki Ortaoyuncular, 31 yıllık sürecin niteliksel örneğini oluşturmaktadır. Modern Türk tiyatrosuyla unutulmaya yüz tutmuş geleneksel tiyatro anlayışı günümüzde alternatif bir seçenek olarak gözükmektedir. Günümüzdeki tiyatro kurumları ise geleneksel formu es geçmektedir. Ferhan Şensoy'un geleneksel formu günümüz tiyatro anlayışıyla yeniden yorumlaması, başarısının esas kaynağını oluşturmaktadır. Türkiye'deki tiyatro kurumlarının sanat üretimlerinin öncelikli olarak entelektüel açılımı kurgulayabilmeleri, tiyatro topluluklarının belirledikleri misyon doğrultusunda söylemlerini aktarabilmeleri gerekmektedir.
  • Publication
    Open Access
    Oyun kurma sürecinde yaratıcı drama ve doğaçlamadan yararlanarak oyun çıkarma
    (İstanbul Kültür Üniversitesi / Lisansüstü Eğitim Enstitüsü / Sanat Yönetimi Ana Bilim Dalı / Sanat Yönetimi Bilim Dalı, 2020) Özata, Hülya; Kılıç, Çiğdem
    Doğaçlama ve yaratıcı drama bireyin kendini ifade etmesinde, farkındalığının artmasında büyük rol oynamaktadır. Tiyatro tarihi ise bir anlamda doğaçlamayla başlamaktadır. İlkel insandan günümüze gelen doğaçlama çalışmaları tiyatronun vazgeçilmez unsurudur. Zaman içerisinde kendini geliştiren doğaçlama türlere ayrılmıştır. Oyun çıkarma aşamasında bu doğaçlama türlerinden faydalanılmaktır. Yaratıcı drama ise bireyin kendini geliştirmesi yaratıcılığını kullanarak belli konularda hakimiyet kazanmasını sağlamaktadır. Yaratıcı dramanın bireyin topluluk önünde rahat etmesine yardımcı olduğu bilinmektedir. Tiyatro da ise yaratıcı dramadan oyun çıkarma aşamasında faydalanılabilmektedir. Tiyatro da kullanmanın amacı oyuncuyu ve yönetmeni rahatlatarak sahneye hazırlanmasını sağlamaktadır. Bu çalışmanın amacı tiyatro tarihinin başlangıcından itibaren günümüze kadar geldiği süreci araştırarak doğaçlama ve yaratıcı drama çalışmalarının oyun çıkarma sürecine nasıl katkı sağladığını ortaya koymaktır.
  • Publication
    Open Access
    Türkiye'de plastik sanatlar alanında sansür ve liberal sansür kavramına marksist eleştiri bağlamında dört örnek olay incelemesi
    (İstanbul Kültür Üniversitesi / Lisansüstü Eğitim Enstitüsü / Sanat Yönetimi Anabilim Dalı / Sanat Yönetimi Bilim Dalı, 2019) Yılmaz, Merve; Parseyhan, Beste Gökçe
    1980 sonrası Türkiye'de gerçekleşen siyasal değişimler, toplumsal ve ekonomik değişimleri doğurmuştur. Toplumsal ve ekonomik değişimler de farklı zümreleri meydana getirmiştir. 2000 sonrası yılları değerlendirebilmek için ülke adına her anlamda dönüm noktası kabul edilmiş 1980'den ve sonraki süreçten bahsetmek gerekli olmuştur. Giderek daha sağ merkezli yönetim benimseyen ülkenin gündemini yasaklar ve sansürler bir hayli meşgul etmiştir. Her yönetim kendi ideolojisine yönelik baskı ve sansür ortamı yaratmıştır. Sanat ortamı da bu sansürler ve baskılar zincirinden pay almıştır. Plastik sanatlarda sansür, oto-sansür sorunlarını konu alan tezde, sansüre nelerin sebep olduğu araştırılmış ve sansüre sebep olan farklı aktörlerin varlığı tespit edilmiştir. Sansür, en bilinen anlamıyla genel ahlaka uygun olmadığı gerekçesi gösterilerek devlet tarafından uygulanan baskı çeşididir. Bu genel anlamı genişletilen sansür, yalnız devlet elinden değil farklı mecralarla da gerçekleşmiştir. Araştırma için önce literatür taraması yapılarak sansür tanımlarına yer verilmiş ve kavramlar açıklanmıştır. Akabinde dört örnek olay seçilmiş ve araştırma metodu olarak birebir görüşme yöntemi kullanılmıştır. Araştırmaya konu olan dört örnek olay, liberal sansür kavramına Marksist eleştiri olarak ortaya çıkan devletin baskı aygıtları ve devletin ideolojik aygıtları doğrultusunda incelenmiştir. Sansür ve oto-sansürün nasıl işleyiş gösterdiği bu bağlamda değerlendirilmiştir. Sonucunda ise sansüre birçok etkenin sebep olduğu görülmüş ve tek tip bir tanımdan yola çıkarak değerlendirme yapmanın mümkün olmadığı gözlemlenmiştir.