Özel Hukuk Yüksek Lisans Programı / Private Law Master's Degree Program

Permanent URI for this collection

Browse

Recent Submissions

Now showing 1 - 20 of 84
  • ItemOpen Access
    4857 Sayılı İş Kanunu'nda Kadın İşçiler Cinsiyet Ayrımı ve Eşitlik İlkesi
    (İstanbul Kültür Üniversitesi, 2022) YILMAZ, MERVE KAFTAN; Ender Demir
    İnsanoğlunun temel ihtiyaçlarını karşılayabilmek için çalışması ve maddi bir kazanç sağlaması gerekmektedir. Dolayısıyla tarih boyunca hem kadın hem de erkek iş hayatında aktif rol almıştır. Ancak hayatın her alanında olduğu gibi iş hayatında da kadının karşılaştığı zorluklar erkeklerden fazla olmuştur. Kadınların iş hayatında karşılarına çıkan ilk zorluk, "asıl" değil, "ikincil" veya "tâli" kişi olarak görülmeleri, gösterdikleri emek veya aldıkları eğitimin sonucunda hak ettikleri saygıyı görememeleridir. Kadınlar sırf cinsiyetleri dolayısıyla iş hayatında bazen erkeklerden bazen de hemcinsleri olan kadınlardan ayrımcılık görmektedir. Kadınların karşılaştığı ikinci zorluk, iş hayatıyla aile hayatını bir arada götürme sorumluluğunun Türk toplumu gibi geleneksel ve ataerkil toplumlarda büyük çoğunlukla kadınların üzerine bırakılmış olmasıdır. İş hayatında cinsiyet ayrımcılığı ile mücadele ederek hak ettikleri yerlere gelebilmek için erkeklere nazaran daha fazla çaba göstermek zorunda kalan kadınlar, işten eve geldiklerinde de çocuklarının bakımı, evin düzeni gibi konularda yalnız bırakılmakta, bir kefede iki ayrı yük taşımak kadınları fiziksel ve psikolojik olarak zorlamaktadır. Gerek insan sağlığının korunması gerekse aile hayatının sağlıkla devam edebilmesi için yasal düzenlemelerle kadının iş hayatında çeşitli haklara sahip olması sağlanmış, kadın işçinin evlenmesi, anne olması gibi durumlarda çeşitli izin hakları verilmiştir. Bazı işlerde kadın işçilerin çalıştırılması tamamen yasaklanmış, bazı işlerde çalıştırılması ise sıkı şartlara tâbi tutulmuştur. Bu yüksek lisans tezinin amacı, kadın işçilerin iş hayatında karşılaştığı cinsiyet ayrımcılığı ve diğer zorlukları, evrensel bir ilke olan eşitlik ilkesinin kadın işçiler bakımından iş hayatındaki tezahürünü ve 4857 sayılı İş Kanunu ile kadın işçilere verilen hakları ortaya koyarak kadın işçilerin iş hayatında daha mutlu ve sağlıklı olabilmeleri için neler yapılabileceğine dair literatüre bir katkı sunmaktır.
  • PublicationOpen Access
    İkinci el motorlu araç satışında aracın ayıplı çıkması halinde satıcının sorumluluğu
    (İstanbul Kültür Üniversitesi / Lisansüstü Eğitim Enstitüsü / Özel Hukuk Ana Bilim Dalı / Özel Hukuk Bilim Dalı, 2021) Bal, Güllü Camlı; Bellican, Cüneyt
    İnsanların hayatlarını devam ettirmek için gereksinim duyduğu temel ihtiyaçları dışında en fazla satış sözleşmelerine konu yaptıklarında birisi de motorlu araçlardır. Üretim tekniklerinin ve teknolojinin gelişmesi ile birlikte motorlu araçların üretimi artmıştır. Sayısı artan motorlu araçların kişiler arasında satış sözleşmelerine konu edilmesi yalnızca fabrikadan üretilerek piyasaya sürülen sıfır kilometre araçlarla sınırlı kalmamıştır. Motorlu araçların dayanıklı tüketim mallardan olması ve uzun süre kullanılabilmeleri nedeni ile kişiler arasında ticari veya kullanım amaçlı olmak üzere satış yolu ile bir çok kez el değiştirmesine neden olmuştur. Bu durum İkinci el motorlu araçların zamanla çok hızlı bir şekilde işlem hacminin büyümesine ve ikinci el satış piyasasının oluşmasına neden olmuştur.Diğer taraftan satıcıların zikir ve vaat ettikleri bir takım özelliklerin olmadığı, kişiler arasında hızla satış yolu ile devredilen ayıplı İkinci el motorlu araçlar nedeni ile taraflar arasında uyuşmazlıkların doğmasına neden olmuştur. Bu çalışmada, ikinci el motorlu araçların mülkiyetinin devri, günlük hayatta çok sık karşılaşılan İkinci el motorlu araçlarda bulunan ayıplar, bunlardan satıcıların sorumlulukları ve alıcıların hakları, bu hakların kullanma yolları olmak üzere bir çok konu başlığı altında öğreti ve Yargıtay uygulamaları da göz önüne alınarak inceleme konusu yapılmıştır. Anahtar Kelimeler: İkinci el ayıplı araç, satıcı, alıcı, tüketici, satış sözleşmesi
  • PublicationOpen Access
    Anonim şirket yönetim kurulu üyeliği ve yönetim kurulu üyelerinde aranan nitelikler
    (İstanbul Kültür Üniversitesi / Lisansüstü Eğitim Enstitüsü / Özel Hukuk Ana Bilim Dalı / Özel Hukuk Bilim Dalı, 2021) Arslan, Nigar Beril; Tütüncü, Muharrem
    Bilindiği üzere, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK) 14.02.2011 tarihli ve 27846 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanmış ve 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe girmiş bulunmaktadır. Yürürlüğe giren bu Kanun anonim şirketlerin yönetim kurulu yapısı, üye seçimleri ve üyelerin nitelikleri ile ilişkin birçok önemli ve esaslı yeniliği beraberinde getirmiştir. Dolayısıyla, bu çalışmamızda yeni TTK'ya göre, anonim şirketlerin yönetim kurulu yapısı, üye seçimleri ve üyelerin nitelikleri incelenecektir. Yeri geldikçe Eski TTK ile Yeni TTK kanunları arasındaki farklara da değinilecektir.
  • PublicationOpen Access
    Şirketler topluluğunda kamuyu aydınlatma ilkesi çerçevesinde bildirim, tescil ve ilan yükümlülükleri (TTK m. 198)
    (İstanbul Kültür Üniversitesi / Lisansüstü Eğitim Enstitüsü / Özel Eğitim Ana Bilim Dalı / Özel Hukuk Bilim Dalı, 2021) Erdal, Ayşe Azize; Tütüncü, Muharrem
    Günümüzde birbirinden bağımsız ve farklı birden çok şirketin bir araya gelerek bir organizasyon oluşturması durumuyla sıklıkla karşılaşılmaktadır. Bu organizasyona ise şirketler topluluğu adı verilmektedir. Türk Hukukunda şirketler topluluğuna ilişkin ilk düzenlemeler 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu ile yapılmıştır. Çalışmamızda 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu kapsamındaki şirketler topluluğu kavramları ve şirketler topluluğunun niteliği bakımından önemli olan kamuyu aydınlatma ilkesi incelenmiştir. Ayrıca şirketler topluluğu düzenlemelerinden olan Türk Ticaret Kanunu'nun 198. maddesinde öngörülen bildirim, tescil ve ilan yükümlülüğü de çalışmamızda incelenmiştir. Çalışmamızın amacı, kamuyu aydınlatma ilkesini şirketler topluluğu çerçevesinde Yargıtay kararları ışığında değerlendirmek ve Türk Ticaret Kanunu'nun 198. maddesinde öngörülen bildirim yükümlülüğünün şartlarını, kapsamını ve yükümlülüğe aykırılığın sonuçlarını incelemektir. Anahtar Kelimeler: Şirketler Topluluğu, Teşebbüs, Hâkim Şirket, Bağlı Şirket, Kamuyu Aydınlatma, Kamuyu Aydınlatma Kavramı, Kamuyu Aydınlatma İlkesi, TTK m. 198, Bildirim Yükümlülüğü
  • PublicationOpen Access
    Türk Medeni Kanunu'nda aile konutu üzerindeki hukuki işlemler ve sınırları
    (İstanbul Kültür Üniversitesi / Lisansüstü Eğitim Enstitüsü / Özel Hukuk Ana Bilim Dalı / Özel Hukuk Bilim Dalı, 2021) Vurucu, Çıdam Nur; Gündoğdu, Fatih
    4721 sayılı Türk Medeni Kanunu evliliğin genel hükümlerine ilişkin 194. maddesinde evlilik birliğinin korunması adına aile konutunu konu alan belirli hukuki işlemlerin geçerliliğini konut üzerinde hak sahibi olmayan eşin rızasına tabi kılmaktadır. Ayrıca kanun koyucu evliliğin genel hükümleri ile sınırlı olmamak üzere mal rejimlerinin tasfiyesine ve mirasın paylaşılmasına ilişkin düzenlemelerde de aile konutuna yer vermektedir. Bu tezde Türk Medeni Kanunu'nda aile konutunu konu alan hukuki işlemler ve söz konusu hukuki işlemlerin sınırları öğretideki görüşler ve Yargıtay içtihatları bağlamında incelenmiştir. İlk bölümde aile konutu kavramı ve konutun aile konutu niteliğinin ne zaman başlayacağı ve sona ereceği açıklanmıştır. İkinci bölümde hak sahibi eşe getirilen sınırlamanın hukuki niteliği, hak sahibi olmayan eşin rızasının alınması gereken işlemler ile rıza alınmamasının sonuçları ele alınmıştır. Üçüncü bölümde aile konutuna ilişkin mal rejimleri ve miras hukukunda yer alan düzenlemeler incelenmiştir. Son bölümde ise, aile konutu şerhinin konulması, terkini, şerhin hukuki niteliği ve özellikle şerhin etki alanı üzerinde durulmuştur.
  • PublicationOpen Access
    Suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme sebebi ile boşanma
    (İstanbul Kültür Üniversitesi / Lisansüstü Eğitim Enstitüsü / Özel Hukuk Ana Bilim Dalı / Özel Hukuk Bilim Dalı, 2021) Gökçen, Ahmet; Akbıyık, Cem
    Çalışmamızda, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 163. maddesinde düzenlenmiş olan suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme sebebiyle boşanma davası, doktrindeki tartışmalar ve Yargıtay kararları ışığında ele alınmıştır. Çalışmamızın ilk bölümünde, aile ve boşanma kavramlarına yer verilmiş olup boşanma kavramı, tarihçesi ve dayandığı temel prensipler çerçevesinde incelenmiştir. Sonrasında asıl tez konumuz olan suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme sebebiyle boşanma kavramları ayrıntılarıyla açıklanmış, ayrıca her iki özel boşanma sebebi de Türk Medeni Kanunu hükümlerinde yer verilmiş diğer bütün boşanma sebepleriyle mukayese edilerek incelenmiştir. Çalışmamızın son bölümünde ise boşanma davasındaki genel usul kurallarına yer verilerek boşanma davasının gerek çocuklarla gerekse eşlerle ilgili şahsi ve mali sonuçları incelenmiştir.
  • PublicationOpen Access
    Anonim şirketlerde yönetim kurulunun toplantı ve karar alma usulleri
    (İstanbul Kültür Üniversitesi / Lisansüstü Eğitim Enstitüsü / Özel Hukuk Ana Bilim Dalı / Özel Hukuk Bilim Dalı, 2021) Özker, Gizem; Tütüncü, Muharrem
    Anonim şirketin tüzel kişi olması sebebiyle haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken bu organları vasıtasıyla yapar. Anonim şirketin bu organları yönetim kurulu ve genel kuruldur. Anonim şirket, yönetim kurulu tarafından yönetilir ve temsil olunur. Bu doğrultuda yönetim kurulu; iç ilişkide yönetim organı, dış ilişkide ise temsil organıdır. Yönetim kurulu oluşumunda üyelerin bazı niteliklere haiz olması gerekir. Bu nitelikler Kanununun aradığı ve şirketin anayasası hükmünde olan esas sözleşme ile yönetim kurulu üyesi seçimine ek şartlar getirilebilir. Yönetim kurulu üyeleri ise her zaman istifa ederek görevlerine son verebilirler, aynı zamanda bazen azil edilebilir veya bazı hallerde üyelik sona erebilir. Yönetim kurulu toplantıları; fiziki ya da elektronik ortamda yapılabilir. Kanun gereğince hem fiziki hem de elektronik ortamda olmak üzere karma şekilde de yapılabilmesi mümkündür. Teknolojik gelişmeler ve Covid-19 salgınıyla mücadele ettiğimiz bu günlerde evden çalışmanın artmasıyla beraber daha elektronik ortamda toplantılara da talep artmıştır. Toplantıları, yönetim kurulu başkanı yönetir. Toplantı ve karar yetersayılarının nisabı sağlandığında oylama yapılarak karar alınır. Alınan karar metni, üyeler tarafından imza veya güvenli elektronik imza ile imzalanarak fiziki karar metni deftere yapıştırılır. Karar defteri sadece karar içeriği ve imzaları değil, aynı zamanda karar tarihi, karar sayısı ve toplantıda hazır bulunan üyelerin yazılması da gerekir. Yönetim kurulu kararları hukuki işlem niteliğindedir.
  • PublicationOpen Access
    Arsa payı karşılığında inşaat sözleşmelerinde yüklenicinin temerrüdünden dolayı iş sahibinin seçimlik hakları
    (İstanbul Kültür Üniversitesi / Lisansüstü Eğitim Enstitüsü / Özel Hukuk Ana Bilim Dalı / Özel Hukuk Bilim Dalı, 2021) Mumay, Ezgi Buse; Gündoğdu, Fatih
    Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi, yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi ve bu eseri teslim etmeyi, bunun karşılığında arsa sahibinin de kendi arsa paylarının mülkiyetini devretmeyi taahhüt etiği atipik karma bir sözleşmedir. Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi, ani-sürekli karmaşığı bir yapıdadır. Bununla birlikte bu sözleşme, resmi şekle tabi olup farklı düzenlenme şekilleri de bulunmaktadır. Yüklenicinin vadesi gelen ve ifası imkânsız olmayan teslim borcunu yerine getirmemesi durumunda temerrüt olgusu ortaya çıkar. Temerrüdün oluşması ile arsa sahibi ifayı talep edebilir veya sözleşmeyi sonlandırabilir. Sözleşmenin geriye dönük şekilde sona erdirilip erdirilemeyeceği doktrinde tartışılmıştır. Yüklenici temerrüde düşmede kusurluysa arsa sahibi tazminat talep edebilir. Tazminatın içeriği yüklenicinin Borçlar Kanunu kapsamında seçtiği hakka göre farklılıklar içerir. 1984 tarihli Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin hukuki niteliğinin belirlenmiş, arsa sahibinin sözleşmeden dönmesi üzerine sözleşmenin ileriye etkili feshedilmiş olacağına karar verilmiştir. Bu karar çerçevesinde doktrinde farklı görüşler ileri sürülerek irdelenmiştir. Sözleşmeden dönme halinde arsa sahibini hakları ve sözleşmenin feshi halinde sözleşmenin geriye mi ya da ileriye mi etkili olarak sona ereceği tartışma konusu olmuştur. Tez; doktrinde konuya ilişkin ileri sürülen görüşler ve Yargıtay uygulaması çerçevesinde ele alınmak suretiyle, teori ve pratik arasındaki farklılıklar belirlenmiştir.
  • PublicationOpen Access
    Limited ortaklıkta payın devri
    (İstanbul Kültür Üniversitesi / Lisansüstü Eğitim Enstitüsü / Özel Hukuk Ana Bilim Dalı / Özel Hukuk Bilim Dalı, 2021) Çiçekçi, Özge Bensu; Akkartal, Hanife Öztürk
    Limited ortaklık bir sermaye ortaklığıdır. Ancak Kanun'da bulunan birtakım düzenlemeler Limited ortaklığa, kişi ortaklıklarına özgü özellikler de tanımış, böylelikle anonim ortaklık ve kollektif ortaklık arasında bir ara tür ortaya çıkmıştır. Bu çerçevede limited ortaklıkta, esas sermaye payının devrinde öngörülen merasim, limited ortaklığın kişi ortaklığı özelliğini vurgular niteliktedir. Limited ortaklık esas sermaye payı devredilebilir bir malvarlığı değeridir ve ortaklık kurulduktan sonra her zaman aynı kişilerle devam etmeyebilir. Devredilebilir bir nitelik gösteren payın, hukuki işlem ile devredilmesi asıl, çıkma ve çıkarılma yollarına başvurulması istisnadır. Başka bir ifade ile, ortaklıktan ayrılmanın doğal yolu payın devridir ve çıkma, çıkarılma ortak sıfatının payın devri veya intikali yoluyla bir başkasına geçmediği hallerde ortaya çıkabilir. TTK 595. maddesi ile esas sermaye payının devri düzenlenmiştir. Bu düzenleme ile limited ortaklıkta pay devri eTTK'ya oranla önemli ölçüde kolaylaştırılmıştır. Limited ortaklık esas sözleşmesinde aksine bir hüküm bulunmuyorsa limited ortaklık payı, ortak tarafından, diğer ortağa veya üçüncü kişiye devredilebilir. Esas sermaye payının devri pay sahibi bir ortağın, başka bir kişiye karşılıklı ve birbirine uygun irade beyanı ile, ortaklıkta sahip olduğu payı devretmesidir. Başka bir deyişle pay devri, esas sermaye payına bağlı olan ve bu sayede elde edilen hak ve yükümlülüklerin devrini gerçekleştiren bir işlem olarak vücut bulmaktadır. Limited ortaklıktaki esas sermaye payının el değiştirmesi, pay sahipliğinde bir değişikliğe neden olmaktadır. Sonuç olarak bu durum, önceki hak sahibi olan kişi açısından başka bir payı bulunmuyorsa ortaklıktan çıkma bağlamında ayrılması, devralan kişi için de daha önce bir ortaklığı bulunmuyorsa ortak sıfatının kazanılması sonucunu doğurur. Anonim ortaklık payı gibi limited ortaklık esas sermaye payı da devredilebilir nitelikte olsa da anonim ortaklıktan farklı olarak devir bazı koşullara tabi kılınmıştır. Limited ortaklıklarda sermaye pay birimlerine bölünmüş olmadığından, payın devri anonim ortaklıktan daha zordur. Limited ortaklık esas sermaye payı kanun gereği bağlamlıdır ve ancak bu bağlam kurallarına uyularak devredilebilmektedir. Esas sermaye payının devir borcunu doğuran işlemler ile devir işlemi yazılı şekilde yapılır ve taraflara ait imzalar noter tarafından onaylanır. Kanun'da öngörülen şekil şartlarına aykırı olarak yapılan devir sözleşmesi, genel kurul onayıyla da geçerlilik kazanamaz. Devir, ortaklık sözleşmesi ile ortaklık onayı kaldırılmamışsa kanun gereği genel kurul onayına tabidir. Ancak bazı durumlarda Kanun, izin koşulundan vazgeçmiştir (miras, eşler arası mal rejimine ilişkin hükümler, cebri icra yoluyla geçiş). Limited ortaklık, çoğunlukla az ortaklı bir ortaklık türü olduğu için ortakların kim olduğu önem taşımaktadır. Bu yüzden kanun koyucu payın devrini bazı yasal koşullara bağlamış, bu kurallar dışında da ortaklara, ortaklık sözleşmesinde yapacakları düzenlemeler ile payın devrini daha ağır koşullara bağlama olanağı tanımıştır. Hatta ortaklık sözleşmesiyle esas sermaye payının devrine tümüyle yasak getirilebilme imkanı dahi mevcuttur. Ortaklık sözleşmesine konulacak bir hükümle, limited ortalıklarda payın devrinin yasaklanması mümkün iken, anonim ortaklıklarda, esas sözleşme ile nama yazılı payın devri ortaklığın onayına tabi tutulabilmekle birlikte, devrin yasaklanması mümkün değildir. Çalışmamızda, öncelikle limited ortaklık tanımına değinilip, esas sermaye payı ve ortak kavramları konusunda genel açıklamalar yapıldıktan sonra, pay devri ile çıkma veya çıkarılma sonucu ortak sıfatının kaybedilmesi durumları karşılaştırmalı şekilde incelenecektir. Çalışmamızın devamında esas sermaye payının hukuki işlem ile devri, bağlam kuralları ve kurallara aykırılığın hukuki sonuçları üzerinde durulacaktır. Son bölümde ise özel kurallara bağlı kılınan ortaklığın kendi paylarını iktisabı ile payın kanun gereği intikal halleri ve esas sermaye pay devrinin hukuki sonuçları ele alınacaktır. Tüm konular eski Türk Ticaret Kanunu ve anonim ortaklıkla karşılaştırmalı şekilde ele alınmış, yeri geldikçe doktrindeki tartışma ve görüşler ile uygulamaya yön veren yargı kararlarına da yer verilmiştir. Anahtar Kelimeler: Limited Ortaklık, Pay Devri, Devir Sözleşmesi, Şekil Şartı, Genel Kurul Onayı, Pay Defteri, Tescil.
  • PublicationOpen Access
    Tasarım hakkının gaspı
    (İstanbul Kültür Üniversitesi / Lisansüstü Eğitim Enstitüsü / Hukuk Ana Bilim Dalı / Özel Hukuk Bilim Dalı, 2020) Askarova, Narmin; Simil, Safiye Nur Bağrıaçık
    Tasarım, fikri bir çalışman neticesinde yaratılan bir ürünün tamamı veya ürünün bir parçası üzerinde olan süslemenin, çizgi, şekil, biçim, renk, doku, malzeme ya da esneklik gibi, insan duyuları sayesinde algılanan muhtelif unsur ve özelliklerden ibaret bir bütündür. Bu tanım çerçevesinde tasarım, kısaca bir ürünün görünümü olarak tanımlanabilir. Tasarım kavramı uzun bir süredir Türk Hukuku'nda mevcut olmaktadır. Tasarımla ilgili ilk özel düzenlemeye 1995 yılında mevzuata dahil edilmiştir. Tasarımla ilgili kabul edilmiş tüm düzenlemelerde tasarım hakkının korunmasına ilişkin hükümler yer almıştır. Tasarım hakkına yapılan gasp ile ilgili düzenlemeler de tasarım hakkının korunmasına yöneliktir. Gasp, tasarım üzerinde hakkı bulunmayan veya tek başına hak sahibi olmayan kişinin, hak sahibi olmak için başvuruda bulunması veya hak sahibi kabul edilecek bir hukuki konuma gelmesidir. Gasp halinde, tasarımın gerçek hak sahibi, gasp edilen tasarım hakkının kendisine ait olduğunu ileri sürerek dava açabilmektedir. Bu davalar, devir, hükümsüzlük ve tecavüz davalarıdır. Aynı zamanda Kanun'la gerçek tasarım hakkına tanınmış talepleri de ileri sürebilmektedir. Çalışmamız tasarım hakkının gaspı konusu ile ilgilidir. Çalışmamızda konu 6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu çerçevesinde ele alınmıştır. Yeri geldikçe eski düzenlemelere de mukayeseli şekilde değinilmiştir.
  • PublicationOpen Access
    Ticaret şirketlerinin yapısal değişikliklerinde ortakların paylarının ve haklarının korunması
    (İstanbul Kültür Üniversitesi / Lisansüstü Eğitim Enstitüsü / Özel Hukuk Ana Bilim Dalı / Özel Hukuk Bilim Dalı, 2020) Diridiri, Yıldız; Akkartal, Hanife Öztürk
    Bu tezde Türk Ticaret Kanunu uyarınca ticaret şirketlerinin birleşme, bölünme ve tür değiştirme işlemlerinde ortakların korunması incelenmiştir. Tezin ilk bölümünde yapısal değişiklik türleri ve kavramı, ortakların korunması ihtiyacı ve kavramı ve ortakların payları ve haklarının korunmasının kaynağı olan ortaklığın devamlılığı ilkesi incelenmiştir. Ortaklığın devamlılığı ilkesi incelenirken bu ilkenin ortakların korunmasındaki önemi ile ilkenin istisnaları üzerinde durulmuştur. Tezin ikinci bölümünde ortakların yapısal değişiklik sürecinde ve sonrasında korunması ele alınmıştır. Bu bağlamda yapısal değişiklik sürecinde ortakların korunması için öngörülen mekanizmalar ile yapısal değişiklik sonrası ortakları koruyucu davalar incelenmiş, gereğinde hükümlerde değişiklik önerileri sunulmuştur.
  • PublicationOpen Access
    Kamuyu aydınlatma belgeleri ve bunlardan doğan hukuki sorumluluk
    (İstanbul Kültür Üniversitesi / Lisansüstü Eğitim Enstitüsü / Özel Hukuk Ana Bilim Dalı / Özel Hukuk Bilim Dalı, 2020) Soğanlı, Fatih; Cuylan, Pınar Çağla Kandıralıoğlu
    Sermaye piyasalarında izahname, ihraç belgesi, finansal tablo ve raporlar gibi yatırımcıları bilgilendirmek amacıyla hazırlanan belgelerin tümüne kamuyu aydınlatma belgeleri denilmektedir. Kamuyu aydınlatma belgelerinde yer alan bilgiler yatırımcıların yatırım kararlarını ve sermaye piyasası araçlarının değerlerini ve fiyatlarını etkilemektedir. Bu nedenle kamuyu aydınlatma belgelerinde yer alan yanlış, yanıltıcı veya eksik bilgiler yatırımcıların hatalı yatırım kararları vererek zarara uğramalarına sebep olabilmektedir. Yatırımcılara daha iyi bir koruma sağlamak için Sermaye Piyasası Kanunu'nda kamuyu aydınlatma belgelerinden doğan hukuki sorumluluk özel olarak düzenlenmiştir. Bu çalışmada da kamuyu aydınlatma belgelerinden doğan hukuki sorumluluk incelenmiştir. Çalışmanın birinci bölümünde çalışmanın ana konusunun daha iyi anlaşılabilmesi için genel olarak kamuyu aydınlatma ilkesi üzerinde durulmuştur. İkinci bölümde kamuyu aydınlatma belgeleri kavramı incelenmiştir. Bu bölümde ilk olarak kamuyu aydınlatma belgelerinin tümü için ortak bir tanım verilmeye çalışılmıştır. Ardından kamuyu aydınlatma belgelerinin unsurlarına, önemine, işlevlerine, türlerine ve bu belgelerde yer alacak bilgilerin taşıması gereken özelliklere değinilmiştir. İkinci bölümde ayrıca çeşitli kamuyu aydınlatma belgelerinin her biri ayrı başlıklar altında incelenmiştir. Üçüncü bölümde ise kamuyu aydınlatma belgelerinden doğan hukuki sorumluluk incelenmiştir. Bu bölümde öncelikle kamuyu aydınlatma belgelerinden doğan sorumluluğun amacı, önemi ve hukuki dayanakları üzerinde durulmuştur. Ardından kamuyu aydınlatma belgelerinden doğan zararların karşılanmasına imkan tanıyan her hukuki yol ayrı başlıklar altında incelenmiştir. Bu başlıkların her birinde genel olarak kamuyu aydınlatma belgelerinden doğan sorumluluğa uygulanacak hükümlere, kamuyu aydınlatma belgelerinden sorumlu olanlara, sorumluluğun şartlarına, türüne ve niteliğine değinilmiştir. Son bölümde ise yatırımcıların kamuyu aydınlatma belgeleri sebebiyle uğradıkları zararları için açacakları tazminat davalarındaki usul ve esaslar incelenmiştir.
  • PublicationOpen Access
    Kişiler bakımından iş kanununda kapsam dışında bırakılanlar
    (İstanbul Kültür Üniversitesi / Lisansüstü Eğitim Enstitüsü / Özel Hukuk Ana Bilim Dalı / Özel Hukuk Bilim Dalı, 2020) Dökünlü, Sinem; Demir, Ender
    Bu çalışma T.C İstanbul Kültür Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü'nde yüksek lisans tezi olarak hazırlanmıştır. Çalışmamızın konusu, tüm iş hukuku mevzuatlarının taranması ile kişiler bakımından İş Kanununda kapsam dışında bırakılan kişilerin değerlendirilmesidir. İş hukuku; işçi, işveren ve devlet arasındaki ilişkiyi düzenleyen bir hukuk dalıdır. İş hukukun temel ilkeleri ise işçinin korunması ve işçi lehine yorum ilkesidir. Bu nedenle kişiler bakımından İş Kanununda kapsam dışında bırakılan kişiler değerlendirilirken işçi kavramı önemli bir yer tutmaktadır. Bu çalışmada ise işçi kavramı geniş bir şekilde ele alınarak, İş Kanununun uygulama alanları ve İş Kanunu kapsamında bırakılan iş ve işçiler, Yargıtay kararları ve doktrinsel veriler ışığında bir bütün halinde ele alınmaya çalışılmıştır.
  • PublicationOpen Access
    Türk hukuku'nda anlaşmalı boşanma davası ve hukuki sonuçları
    (İstanbul Kültür Üniversitesi / Lisansüstü Eğitim Enstitüsü / Özel Hukuk Ana Bilim Dalı / Özel Hukuk Bilim Dalı, 2020) Yargıç, Zeynep; Ural, Nihal
    Çalışmamız; anlaşmalı boşanma davalarını konu edinmekle, anlaşmalı boşanma davalarının tarihsel gelişim içindeki yerini, anlaşmalı boşanmanın İslam Hukuku, Roma Hukuku ve Kara Avrupası'ndaki yeri ile özellikle Türk Hukukundaki yerini, anlaşmalı boşanma davasının şart ve usullerini, çekişmeli boşanma davaları ile kıyasen incelenmesini, anlaşmalı ve çekişmeli boşanma davalarının doğurduğu hukuki sonuçlar ile eşler ve çocuklar yönünden kişisel ve mali sonuçları yer almaktadır. Konumuza ilişkin yürürlükten kalkan Medeni Kanun ile yürürlükteki Medeni Kanun karşılaştırma ve değişikliklerine de değinilmiştir. Gerek anlaşmalı boşanmalarda gerekse de çekişmeli boşanma davaları neticesinde özellikle çocuklar yönünden ortaya çıkan sonuçları ile eşlerin çocuklara ve birbirlerine karşı görev ve yükümlülüklerinden de ayrıca bahsedilmiştir. Çocuklar yönünden; velayet, velayetin kaldırılma ve değiştirilme sebepleri ile kişisel ilişki konuları da gerek anlaşmalı boşanmada gerekse de kıyasen çekişmeli boşanma davalarında örnekler verilerek irdelenmiştir. Hukukumuza yeni giren ortak velayet kavramı ve getirdiği yeniliklere de anlaşmalı boşanma yönünden değinilmiştir. Eşler yönünden ise hem anlaşmalı hem çekişmeli boşanma davalarında mali ve kişisel doğacak sonuçlardan bahsedilmiştir. Arabuluculuğa ve özellikle aile arabuluculuğuna da değinilmiştir. Çalışmamız sırasında doktrinden ve hukuk duayenlerinin görüşlerinden ve özellikle Yargıtay kararlarından yararlanılmış ve kıyaslamalar yapılarak karşılaştırılmalı görüşlere de yer verilmiş, konulara ilişkin kanaatlerimiz ile uygulamadan örneklere de yer verilmiştir.
  • PublicationOpen Access
    Edinilmiş mallara katılma rejiminin tasfiyesi
    (İstanbul Kültür Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Özel Hukuk Ana Bilim Dalı / Özel Hukuk Bilim Dalı, 2019) Hazan, Hilal Demirel; Akbıyık, Cem
    Bu çalışma T.C. İstanbul Kültür Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü'nde yüksek lisans tezi olarak hazırlanmıştır. Çalışmamızda öncelikle edinilmiş mallara katılma rejimi ve bu rejiminin sona erme halleri hakkında bilgi verilmiştir. Ardından, eşlerin malvarlığı değerlerinin belirlenebilmesi için edinilmiş mal-kişisel mal ayrımı üzerinde durulmuştur. Eşler arasında herhangi bir mal rejimi seçilmedi ise yasal mal rejimi olarak edinilmiş mallara katılma rejiminin uygulanacağına dair açıklamalarda bulunulmuştur. Edinilmiş mallara katılma rejiminde tasfiyenin ne şekilde yürütüleceği ve aşamalarının neler olduğu detaylı bir şekilde ele alınmıştır. Son olarak tasfiye aşamasında karşılaşılabilecek özel durumlar hakkında kısaca bilgi verilmiştir. Çalışmamızı yapar iken Yargıtay kararları ve doktrinde yer alan farklı görüşlere karşılaştırmalı olarak yer verilmiştir.
  • PublicationOpen Access
    Farklılaştırılmış teselsül ilkesi kapsamında anonim şirket yönetim kurulu üyelerinin hukuki sorumluluğu
    (İstanbul Kültür Üniversitesi / Lisansüstü Eğitim Enstitüsü / Özel Hukuk Ana Bilim Dalı / Özel Hukuk Bilim Dalı, 2019) Taş, Dilan; Akkartal, Hanife Öztürk
    Anonim şirketler, ticari faaliyetler için en çok tercih edilen şirket tiplerindendir. Ekonomik yaşamdaki hızlı değişimler şirketlerin ve şirketler hukukunu düzenleyen mevzuatların da değişmesini, günümüz ekonomisine uygun biçimde ele alınmasını gerektirmiştir. Bu doğrultuda 6102 sayılı TTK. ile getirilen değişiklikler iş dünyasında köklü değişimlere sebep olduğu gibi anonim şirketin yönetiminden ve üçüncü kişilere karşı temsil edilmesinden sorumlu olan yönetim kurulu organı açısından da önemli değişikliklere neden olmuştur. 6102 sayılı TTK.'da yapılan değişiklikler kaçınılmaz olmakla birlikte anonim şirketlerin temsili ve yönetimi ile şirket yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğu hususu en çok üzerinde durulan konulardan olmuştur. Nitekim Eski TTK. uygulamasında anonim şirket yönetim kurulu üyelerinin sorumluluk alanı oldukça genişletilmiş olmakla birlikte sorumluluğa ilişkin nitelikli hükümler yer almadığı için yönetim kurulu üyelerinin ve müdürlerin sorumluluğu "kusursuz sorumluluk" ilkesi ile bağdaşacak şekilde geniş yorumlanabilmekteydi. Yeni Türk Ticaret Kanunu ile anonim şirketler sorumluluk hukukunda geçerli olan "tam teselsül anlayışı" terk edilerek "birlikte sorumluluk" olarak da adlandırılan "farklılaştırılmış teselsül" prensibi kabul edilmiştir. Farklılaştırılmış teselsül ilkesine göre yönetim kurulu üyelerinin şirkete ve üçüncü kişilere verdikleri zarardan kusurun ve durumun gereklerine göre diğerleriyle birlikte müteselsilen sorumlu olması öngörülmüştür. Bu suretle anonim şirket yönetim kurulu üyelerinin hangi konularda nasıl sorumlu olacağı hususu da hassasiyet kazanmıştır. Böylesine büyük bir önem taşıması sebebiyle anonim şirket yönetim kurulu üyelerinin hukuki sorumluluğunun yeni düzenlemeler neticesinde farklılaştırılmış teselsül ilkesi çerçevesinde nasıl uygulanacağı konusunun özel bir çalışma içerisinde ele alınması gerekmiş ve bu çalışma içerisinde değerlendirilmiş başlıca konulardır. Anahtar Kelimeler: Anonim Şirket, Yönetim Kurulu, Hukuki Sorumluluk, Birlikte Sorumluluk, Farklılaştırılmış Teselsül İlkesi
  • PublicationOpen Access
    İş hukukunda zorunlu arabuluculuk
    (İstanbul Kültür Üniversitesi / Lisansüstü Eğitim Enstitüsü / Özel Hukuk Ana Bilim Dalı / Özel Hukuk Bilim Dalı, 2019) Dökünlü, Uğur; Demir, Ender
    Bu çalışma T.C. İstanbul Kültür Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü'nde yüksek lisans tezi olarak hazırlanmıştır. Çalışmamızın konusu, belirli işçi ve işveren arası uyuşmazlıklarda bir dava şartı olarak 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu ile 1 Ocak 2018 tarihinde yürürlüğe giren zorunlu arabuluculuk kavramıdır. Türk Hukuk Sisteminde oldukça yeni olan zorunlu arabuluculuk, sıklıkla dava konusu olan iş uyuşmazlıklarının yargı yolu dışında taraf iradeleriyle çözümlenmesini hedeflemektedir. Ayrıca bu sistem ile yargı yolundan farklı olarak uyuşmazlıklar en kısa sürede ve daha az maliyetli olarak çözümlenmektedir. Bu çalışmada 7036 sayılı Kanun'da belirtilen zorunlu arabuluculuk kavramı, hangi iş uyuşmazlıkların zorunlu arabuluculuk kapsamında olduğu ve zorunlu arabuluculuk süreci Yargıtay kararları ve doktrinsel veriler ışığında bir bütün halinde ele alınmaya çalışılmıştır. Anahtar Sözcükler : Arabuluculuk, Zorunlu Arabuluculuk
  • PublicationOpen Access
    Boşanma davalarında nafakalar
    (2019) Memişoğlu Bozan, Ayşe Gül; Akbıyık, Cem
    Tez çalışmamızın konusunu, Türk Medeni Kanunu'nda düzenlenen Boşanma davasında Nafakalar oluşturmaktadır. Boşanma davasında nafakalar, Türk Medeni Kanunu'nun 169. Maddesinde Geçici önlemler başlığı altında Tedbir Nafakası, 175. Maddesinde Yoksulluk Nafakası başlığı altında Yoksulluk Nafakası ve 329. Maddesinde, Soybağının Hükümleri kısmında, Dava Hakkı başlığı altında İştirak Nafakası düzenlenmiştir. Türk Medeni Kanunu'nda düzenlemeye göre, Boşanma davalarında, Tedbir Nafakası, İştirak Nafakası ve yoksulluk nafakası düzenlenmiştir. Kanunda, Boşanma veya ayrılık davası açıldığında, davanın devamı süresince gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına, geçimine, eşlerin mallarının yönetimine ve çocukların bakım ve korunmasına ilişkin geçici önlemleri alma şeklinde olan Tedbir nafakası, Boşanma durumunda yoksulluğa düşecek kusuru daha az olan tarafın geçimi için süresiz olarak diğer taraftan mali gücü oranında isteyebileceği Yoksulluk Nafakası ve çocuk adına, çocuğa fiilen bakan ana veya babanın isteyebileceği İştirak nafakası düzenlenmiştir. Boşanma davasında nafakalar , ahlaki ve sosyal düşüncelere dayanmakta olup, evlilik birliği süresi içerisinde eşler arasında geçerli olan dayanışma ve yardımlaşma yükümlülüğünün, evlilik birliğinin sona ermesinden sonra da kısmen devam etmesi gerektiğinden nafakalar öngörülmüştür. Yürürlükte olan 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu ile eşler arasında "eşitlik" ilkesi benimsenmiştir. Evlilik birliği ile ilgili tüm hükümler eşlerin eşitliği ilkesine göre düzenlenmiştir. Güncel düzenlemenin, 743 sayılı eski Medeni Kanun'dan farkı, erkek olan eşin birinci derecedeki bakım sorumluluğu sona ermiş ve eşitlik ilkesi gereği eşlerin birbirlerine karşı ve yine müşterek çocuklara karşı bakım sorumluluğunda eşit derece sorumluluğu esası benimsenmiştir. Bakım nafakasının bir türü olan tedbir nafakası, eşler arasında evlilik birliği devam ederken ya da evlilik birliğinin boşanma ile veyahut ayrılık davası ile sona ermesi halinde, ya da mutlak veya nisbi butlan ile evliliğin geçersiz olması için açılan davada istenebilir. Evlilik birliğini sona erdirmek için açılan dava esnasında, eşler arasında evlilik birliği de hukuken devam etmekte ve evlilik birliğinin ii kurulması ile eşlere yüklenen yardımlaşma yükümlülüğü de bunun neticesi olarak devam etmektedir. Boşanma veya ayrılık davasının açılmasıyla maddi açıdan zor duruma düşecek olan eş lehine, dava sürdüğü sürece, hakim tarafından zorunlu olarak hükmedilen nafaka türü tedbir nafakasıdır. Tedbir nafakası, tarafların iradesinden tamamen ayrı olarak, kanun maddesinde aranan şartların gerçekleşmesi ile doğan ve hakimin talep aramaksızın, resen zorunlu olarak hükmetmesi gereken bir alacaktır. . Eşlerin evlilik birliği süresi içindeki sorumlulukları sadece eşe karşı değil, çocuklara karşıda boşanma davası açılması ile devam etmektedir. Eşler arasında açılmış boşanma ve ayrılık davasında , çocuk fiilen kendisine bırakılan eşin talebi halinde, eşlerin bu yönde açılmış davada talebi olmasa dahi, davaya bakan hâkim tarafından dava devam ettiği sürece re'sen tedbir nafakasına hükmedilebilir. Ana ve babanın temel yükümlülüklerinden olan çocuğun bakım ve eğitimi için gerekli olan masrafların karşılanması, zorunluluğundan doğan İştirak Nafakası, küçüğe fiilen bakan ana ya da baba, ayırt etme gücüne sahip olmayan küçük için gerekli durumda atanacak kayyım veya vasi ve ayırt etme gücüne sahip olan çocuk tarafından açılabilecek nafaka türüdür. İştirak nafakası, bakım nafakası niteliğini taşır ve eşlerin mali güçleri oranında müşterek çocuğun ihtiyaçlarını karşılamayı amaçlamaktadır. Boşanma davasında çocuğun velayetinin hangi tarafa verileceği belirlendiğinde, iştirak nafakasına da hâkim tarafından re'sen karar verilir. Eşlerin evlilik birliğinden kaynaklı yardım yükümlülüğünün evlilik birliğinin sona ermesinden sonraki bir uzantısı olan Yoksulluk nafakasına, yürürlükte olan düzenleme gereği, süresiz olarak hükmedilmektedir. Öğretide bu konu üzerinde bir takım farklı görüş ve düşüncelerin olması, söz konusu düzenlemeye yapılan eleştiriler bu yönde kanun değişikliği tasarısı hazırlanmasına neden olmuştur. İlgili Kanunu hükmünün değişiklik teklifinde, nafakanın belli bir süre ile sınırlandırılmasını öngörmüş, eşlerin evli kalma süresi, çocuk olup olmaması, boşanan kadının yaşı, gelir durumu ve kusur durumu göz önüne alınarak hesaplanması gerektiği belirtilmiştir. Yargıtay uygulamasında ise, bu hususta içtihat birliği söz konusu olup yoksulluk nafakasına süresiz olarak hükmedilmesi hukuka aykırı olarak görülmemektedir. Yoksulluk nafakası, hukuki niteliği bakımından bir bakım nafakası olup, kusura dayanmamaktadır. Bu nedenle ceza veya tazminat niteliği taşımamaktadır. iii İlgili düzenlemeye göre, nafaka yükümlüsünün kusurlu olması aranmaz. Ancak, belirtmek gerekir ki yoksulluk nafakası talebinde bulunan eşin kusuru, diğer eşin kusurundan daha ağır olmamalıdır. Tez çalışmamızda, öncelikle nafakaların dayanağı olan eşler arasındaki boşanma davasından ve sebeplerinden bahsedilmiştir. Daha sonra, Tedbir ve İştirak nafakası ayrı bir bölüm altında, ayrı ayrı başlıklar halinde incelenmiş, genel özellikleri, miktarlarının belirlenmesi, ödenme şekillerinden bahsedilmiştir. Niteliği ve kapsamlı olması nedeniyle, Yoksulluk Nafakasına ayrı bir bölümde yer verilerek, Yargıtay uygulamaları ışığında, şartları, miktarının hesaplanmasında esas alınacak kriterler, yoksulluk kavramında anlaşılması gerekenin ne olduğu ve bunun tespitinde dikkate alınacak hususlar, miktarının tespiti ve sona erme halleri detaylı olarak anlatılmıştır. 744 sayılı eski Medeni Kanun ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu arasındaki farlardan bahsedilmiş, öğretide tartışmalı konular üzerinde durulmuş, bunun uygulamadaki yansımalarının neler olduğuna güncel yerel mahkeme ve Yargıtay kararları ile ışık tutulmuştur. Çalışmamızın son bölümü olan dördüncü bölümünde, Boşanma davasındaki nafakaların genel olarak hukuki özelliklerinden ve talebin kabulüne dair verilen hükmün yerine getirilmesinin özellikleri anlatılmıştır.
  • PublicationOpen Access
    Türk borçlar hukukunda genel işlem koşullarının yorumlanması
    (İstanbul Kültür Üniversitesi / Lisansüstü Eğitim Enstitüsü / Özel Hukuk Anabilim Dalı, 2019) Acar Bilmiş, Merve; Akbıyık, Cem
    Günümüzde çok fazla alanda kullanılan genel işlem koşulları, hayatımızın neredeyse ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir. Üstelik zamanla genel işlem koşullarını içeren işlemler tacirlerle sınırlı olmaktan çıkmış ve toplumun tamamının dahil olduğu ve herkesi yakından ilgilendiren bir mesele haline gelmiştir. Zayıf olan tarafın aleyhine öngörülen bu kurallar sözleşme dengesinin bozulmasına sebep olmuştur. Bozulan bu dengenin yeniden sağlanması amacıyla hukukumuzda düzenlemeler getirilmiştir. Genel işlem koşulları, Batı hukuk sistemlerinde neredeyse yüz yıldır mevcut olmasına rağmen, Türk Borçlar Hukukunda yer alması, 1 Temmuz 2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu ile gerçekleşmiştir. Türk Borçlar Kanunu'nun 20-25.maddeleri arasında genel işlem koşullarına ilişkin ayrıntılı düzenlemeler yer almaktadır. Bu çalışmamızda genel işlem koşullarına ilişkin temel bilgiler, genel işlem koşullarının tarihsel gelişimi, tanımı ve unsurları bir başlık altında anlatılacaktır. Bu konu başlığını genel işlem koşullarının kişi, yer ve zaman açısından uygulama adlı konu başlığı ile genel işlem koşullarının yararları ve sakıncaları adlı konu başlığı takip edecektir. Genel işlem koşullarının sözleşme kapsamına girmesi başlığı altında ise, sözleşme kapsamına girmesinin unsurları, yazılmamış sayılma hali ve yazılmamış sayılma halinin sonuçları da yer alacaktır. Son başlık altında da çalışmamızın ana konusunu oluşturan genel işlem koşullarının yorumlanması konusu ayrıntılı olarak ele alınacaktır.
  • PublicationOpen Access
    Hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış sebebi ile boşanma
    (İstanbul Kültür Üniversitesi / Lisansüstü Eğitim Enstitüsü / Özel Hukuk Anabilim Dalı / Özel Hukuk Bilim Dalı, 2019) Okan Koç, Yasemin; Akbıyık, Cem
    Bu çalışma T.C. İstanbul Kültür Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü'nde Yüksek Lisans tezi olarak hazırlanmıştır. Çalışmamızda öncelikle Türk hukukunda boşanma sebepleri hakkında ayrıntılı bilgi verilmiş, her bir boşanma sebeplerinin konu anlatımının ardından Hayata Kast, Pek Kötü Muamele Veya Onur Kırıcı Davranış ile boşanma sebebi açısından değerlendirilmesi yapılmıştır. Ardından tez konumuz olan, Türk Medeni Kanunu 162. Maddesi olan Hayata Kast, Pek Kötü Muamele veya Onur Kırıcı Davranış nedeniyle boşanma sebepleri ayrıntılı izah edilmiştir. Son olarak tez konumuz, 6284 Sayılı Ailenin Korunması Ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun kapsamında değerlendirilerek çalışmamız sonlandırılmıştır.